borsa sözluk – Türkiye'nin Borsa Sözlüğü
bu kanal neden yapılmak isteniyor, detaylıca anlatmak ve tarihe geçirmek istiyorum.

öncelikle, bu projenin gerçekleşmesini isteyen ülke i̇ngiltere. yani, milli proje falan olduğu, tamamen palavradır. elbette, “i̇ngiltere bunu bizden talep ediyor!” diyecek halleri yok. mecburen milli proje olarak pazarlıyorlar. (nasıl suriye’nin başına geçen teröristi de, sanki biz geçirmişiz gibi davranmak zorunda kalıyorlarsa…)

peki, i̇ngiltere neden bir kanal yapılmasını istiyor?

i̇ngiltere’nin uzun süredir, kendisine ve sermaye sistemine tehdit gördüğü ülke rusya. çünkü, globalcilerin kontrol ettiği i̇ngiltere, rusya’yı kontrol edilemez ve tehlikeli olarak görüyor. rusya aynı zamanda nükleer güç olduğu için de, askeri olarak kontrolü de imkansız. ayrıca, amerikan yerelleriyle de rusya sıkı fıkı olduğu için, i̇ngiltere’yi bazen ortada bırakıyorlar. yani, aslında rusya, globalcilerin hedefinde. ama, bunu i̇ngiltere üstünden yürütüyorlar. çünkü, türkiye’de de hakim güç i̇ngiltere. i̇slamcıların arkasında da i̇ngiltere var şu anda. (rte’nin değil. ama, rte tek başına. zannettiğiniz kadar kuvvetli değil hiçbir zaman.)

rusya’yı askeri olarak yenmek mümkün değil ama, tehdit etmek mümkün. eğer rusya gerçekten tehdit edilebilirse, etkisizleşeceği ve tehdit seviyesinin çok düşeceği düşünülüyor. bunun için ise, rusya’nın çok yönlü tehdit alması gerekiyor. şu anda rusya sadece batı’dan tehdit alıyor ve askeri düzenini de buna göre planlamış durumda. güney ve doğu kısımları görece güvenli.

rusya’yı güneyden tehdit etmenin yolu ise; karadeniz. eğer karadeniz’de rusya’ya düşman bir donanma bulunursa, rusya oldukça etkisizleşecek ve karadeniz’de de kendisini savunmak zorunda kalacak. diğer bir deyişle, gücünü bölecek. 140 milyonluk bir ülke için, ciddi lüks bu.

fakat, bir problem var. 1.dünya savaşı sonrası imzalanan anlaşmalara göre, karadeniz’e büyük bir donanma sokmak mümkün değil. gemiler girebiliyor, ama belli bir süre sonra çıkıyorlar. yani, mesela, abd’nin karadeniz’e uçak gemisi filoları sokması imkansız. dolayısıyla da karadeniz rusya için bir tehdit alanı olmuyor, bilakis güney sınırlarının güvenliğinin garantisi oluyor.

boğazlar ile ilgili anlaşmaların ortadan kaldırılması için de, bir türlü türkiye’deki bürokrasi engelini aşamıyorlar. türkiye her ne kadar nato güdümünde olsa da, asla karadeniz’in askerileşmesine izin vermedi. çünkü, asla nato’ya güvenmedi ve karadeniz’e doluşacak nato gemilerinin kendisini tehdit etmesinden de korktu. zira, karadeniz rusya için nasıl güvenli bir alan ise, aynı zamanda türkiye için de öyle. türkiye, donanmasının çoğunu karadeniz dışında tutuyor. çünkü, kuzey’den tehdit hissetmiyor. dolayısıyla, bir tür win win durumu var. karadeniz’i silahsız tutarak, türkiye ve rusya bir hayli tasarruf ediyor ve sıkıntılı bölgelere odaklanıyorlar.

i̇ngiltere ise bundan çok rahatsız. çünkü, rusya’nın kuvvetlenmesinin er geç i̇ngiltere çıkarlarını da tehdit edeceğini düşünüyorlar. aslında, i̇ngiltere, globalcilerin güdümünden kurtulsa, rusya ile bir sıkıntıları olmayacak. esas problem global sermaye. rusya’nın kontrol edilememesini sermaye kabul etmiyor.

ayrıca, rusya, komünizmi def ettikten sonra, çok kuvvetlendi. rusya’ya karşı planlanan ukrayna senaryosuna da, rusya erken uyandı ve ilk kendisi saldırdı. savaşı da kazanmak üzere.

aslında, türkiye ve ukrayna’nın müttefik olarak rusya ile savaşacağı bir plan peşindeydi global sermaye. fakat, bu planın önünde rte engeldi. (akp değil.) dolayısıyla, rte’yi tasfiye etmek için, önce yargı, sonra sokak eylemleri, en sonunda da darbe denediler. bu işte özellikle abd öncüydü. i̇ngiltere ise destekliyordu.

15 temmuz darbesinde, bazı iddialara göre, i̇ngiltere safındaki askerler, rte ile son dakika anlaşıp, saf değiştirdiler ve darbe girişimi bastırıldı. (yine bastırılacaktı ama, çok daha fazla kan akacaktı. belki haftalarca sürecekti çatışmalar.) dolayısıyla, abd’nin güdümündeki türkiye, bir anda fethullahçıların tasfiye olduğu, ama i̇ngiltere’nin kontrolü sağladığı bir türkiye’ye dönüştü. rte de buna göz yummak zorunda kaldı. (not edelim. bu anlaşma, rte darbeyi önceden haber alıp, darbecilerin darbesi sabote edilince, yapılmak zorunda kalındı. yoksa, i̇ngiltere’nin rte’yi devirmek istediği çok açıktı. mecburen anlaştılar ve abd’yi o gece sattılar. böylece, abd etkisi türkiye’de kırıldı. fethullahçılar hain olarak tescil edildiler. ama, i̇ngiltere kanatlarına dokunulmadı.)

türkiye’yi rusya ile savaştırmayı başaramayan globalciler, i̇ngiltere’nin kontrolü ele almasıyla, bir diğer planlarına odaklandılar; kanal i̇stanbul.
her ne yapılırsa yapılsın, türkiye’nin boğazlar anlaşmalarından çekilmesini sağlayamadılar. zaten, böyle bir durumda rusya’nın türkiye’ye saldırması olasılığı da çok kuvvetliydi. o zaman, bunun etrafından dolanabilecek oldukça uzun vadeli bir plan yaptılar.

plana göre, rusya’nın rahatsız olsa da, engel olmayacağı, ticari proje gibi görünen bir kanal yapılacaktı boğaza. bu kanal, sadece i̇stanbul boğazı’nın trafiğini alacağı için, boğazlar sözleşmesi de delinmeyecekti. bu durumda rusya da bulaşmayacaktı. hem de, türkiye’deki şüpheci bürokratik sesleri de bastırmak mümkün olacaktı. çünkü, çok para akacaktı ve bu bir çılgın proje idi.

kanal yapıldıktan sonra, kanal civarı cazibe merkezi olacak, yabancılar göçecek, türkiye’ye de ciddi para akacaktı. tabii, bu paralar da daha sonra i̇ngiltere’de depo edilecekti.

planın ikinci aşaması ise, bir “türkiye yunanistan savaşını” içeriyordu. bu proje savaş çıkarılacak, yunanistan nato tarafından desteklenirken, türkiye yalnız kalacak ve daha sonra da rusya tarafından desteklenecekti. rusya desteği almak zorunda kalan türkiye de, tamamen şeytan ilan edilecek ve batı bloğundan atılacaktı.

bu savaş planına göre, ilk aşamada tüm köprüler bombalanacak ve i̇stanbul’dan çanakkale’ye kadar deniz ikmal hattı bırakılmayacaktı. dolayısıyla, nato destekli yunan kara kuvvetlerine karşı, tsk’nın trakya’da uzun vadede direnme şansı kalmayacaktı. tsk sonunda kanal i̇stanbul’un doğusuna iteklenecekti ve tsk da savunma hattını buraya kurmak zorunda kalacaktı. sonuçta, su yolundan kimse geçemezdi. ve zaten, trakya’da tsk’yı komple imha etmek ve i̇stanbul’a girmek, çok büyük kayıplara yol açabilecek bir savaş olacağı için, hedef zaten boğazlar olmayacaktı. (böyle bir hedefleri olsa, kanala zaten gerek yok.)
tabii, türkiye’nin lojistik avantajı sebebiyle de, türkiye’ye yakın adalara da türkiye çıkacaktı. buraları nato’nun kendisinin bile savunması imkansızdı. çünkü, adalar türkiye’ye çok yakındı.

ukrayna savaşı gibi uzun ve yıpratıcı bir savaş, sonunda tıkanacaktı. türkiye, adaları ele geçirecekti ama, trakya’da adım atamaz hale gelecekti. ve de, nato için bu savaş sonsuz sürede sürdürülebilir halde iken, türkiye’nin dayanma gücü de sınıra yaklaşacaktı. rusya, kanalın ele geçirilmesini önlemek için türkiye’yi çok yüklü destekleyecekti, ancak trakya’nın savunulması zor olduğu için, türkiye ancak düşmanı kanal’ın doğu kısmında durdurabilecekti.

i̇şte bu noktada, masa teklifi gelecekti. nato ile masaya oturan türkiye’ye tam olarak şu söylenecekti;

“trakya’da kaybettiğiniz topraklarınızı artık geri alma şansınız yok. böyle bir niyetiniz varsa, masadan direkt kalkabilirsiniz ve bu savaşı sizi tamamen bitirene kadar devam ettirebiliriz. bu işin sonunun böyle olacağını siz de tahmin etmişsinizdir ki, bizimle masaya oturdunuz.
fakat, buna karşılık, ege’de 12 adalar’ın bir kısmını ele geçirdiniz ve bizim de buraları sizden geri alabilecek gücümüz olsa da, lojistik ve stratejik avantajın sizde olduğu bu bölge için uğraşmak istemiyoruz. zaten, bu adaların bizim için de bir değeri yok.
biliyoruz, toprak kaybetmeyi hazmedemiyorsunuz ama, size şöyle bir teklifimiz var. adalar sizde kalsın. bu konuda yunanistan’ı biz ikna ederiz. gerekirse, ikna olmazlarsa, ege’de desteğimizi zayıflatırız ve oradan baskı kurmanıza izin veririz. yunanistan da mecburen bu durumu kabul etmek zorunda kalır.
buna karşılık, kanal i̇stanbul’dan vazgeçersiniz. trakya’da asker bulundurmamanız kaydıyla, kanala 1 km mesafeye kadar istediğiniz gibi kullanır ve egemenliğinizi devam ettirirsiniz. son 1 km’lik kısımda ise, egemenlik size ait olmakla beraber, hiçbir yapı ya da tesis bulunamaz.
eğer bu şartları kabul ederseniz, savaşı bitirmek istiyoruz. ve nato’ya dönüşünüze de, yeni sınırlar ile izin verebiliriz.
bu arada, bu şartlarımız ağır geliyorsa, size ekstra bir teklifimiz de var. savaşı biraz daha devam ettirip, kıbrıs’ta biraz daha ilerlemenize de göz yumabiliriz. ama, fazla değil. önceden yeni sınırlar belirlenmek kaydıyla.”

bu teklifi türkiye eninde sonunda kabul etmek zorunda kalacaktı. çünkü, türkiye tükenecekti. (ukrayna’nın tükenmesi gibi düşünün.)

bu anlaşmayla, planın 2. safhası da tamamlanmış oluyordu. 3. safha ise, yunanistan’ın ele geçirdiği çanakkale’ye (trakya) bir kanal açması olacaktı.

buraya da bir kanal yapıldıktan sonra, boğazlar sözleşmesi dışında, tamamen nato kontrolündeki karadeniz su yolu açılmış oluyordu.

bu plana artık rusya’nın da yapacak bir şeyi kalmıyordu. çünkü, tüm üretim güçleri ile türkiye’yi destekledikleri halde, türkiye kanalı kaybetmiş olacaktı.

şimdi anlıyor musunuz, kanal i̇stanbul planı aslında ne?

elbette, bizimkiler bu uzun vadeli planı göremiyorlar. ya da, görenler var, ama engel olmaya güçleri yetemiyor olabilir.
bofa eskiden merril lynch dihye geçerdi, deutche, credit suisse, hsbc vb. şirketler yatırım finansman ile deli işlemler yapar, hisseleri çoştururdu. ta ki damat bakan olana kadar. sonrasında hepsi birer birer terketti piyasayı. merril oldu bofa ve kullanıcıları yabancı menşeili olmaktan zamanla çıkıp bizim yerli biyıklı yabancılardan parasını yurtdışına çıkaranlar bofa üzerinden işlem yapıp yerli ky becermeye çalışıyorlar.
uygun fiyatlı olmasına rağmen piyasadaki en iyi enerji içeceğini üreten, tüm a101'lerde bulunabilen, yerli içecek firmasıdır.

ayrıca, yılda rahat 100 kutu enerji içeceğini tüketiyorum.
borsanın değer kaybı uğramasına sebep olan olaydır. mortgage ödemelerini durdurmuştur.

trump’ın seçimi kazanmak için borsa çökertmeye çalıştığı söylentileri kol gezmektedir.

FED’in faiz oranlarını düşürmesi beklenmektedir.
tam bir mayın sorusudur. en önemsiz görünen yerler de savaş alanı olabilir.

sağduyularıma göre malezya’yı tercih ederdim.
sanal para akışı ve erişimi daha kolay olduğu için ve küreselleştiği için yakın zamanda gerçekleşecek olan hadise

türkçe çevirisi

hiç yalan olmadan doğrudur, kesindir ve çok gerçektir.

aşağıda olan yukarıda olan gibidir, yukarıda olan da aşağıda olan gibidir, ve birlikte tek bir şeyin mucizesini gerçekleştirirler.

ve bütün her şey bir olandan geldiğinden, bir olanın düşüncesinden gelmiştir. böylece her şey bu tek olandan uyum sağlayarak çıktı.

güneş onun babasıdır, ay annesidir. rüzgar onu karnında taşımıştır, toprak beslemiştir.

dünyanın bütün gücünün babası budur. onun gücü eğer toprağa dönerse her şeye yeter .

toprağı ateşten ayıracaksın, sübtil olanı kalın olandan; bu büyük bir maharetle olmalı

topraktan gökyüzüne çıkacak ve yeniden toprağa inecek, ve yukarıda ve aşağıda olanın gücünü alacak. bununla bütün dünyanın zaferi senin olacak; bunun için bütün karanlık senden uzaklaşacak.

bu bütün kuvvetlerin en kuvvetlisi; çünkü her sübtil şeyi yenecek, her katı şeyin içine girecek.

dünya da böyle yaratıldı.

hayranlık verici biçimler bundan çıktı, bunların ortamı buradadır.

bu yüzden bana üç kere büyük hermes denir, çünkü bütün dünyanın felsefesinin üç bölümü de bana aittir. güneş’in yaptıkları hakkındaki söylediklerim böylece bitiyor ve tamamlanıyor.
cr: hermetics.org