nizamettin yıldırım – Borsa Sözluk
1993-1994 dönemi, Samsun Anadolu Lisesi hazırlık İngilizce Grammer derslerimize girmiş efsane hocadır. Türkiye çapında bir öğretmendi. Bir Galatasaray Lisesi'nde ya da Ankara Ted'de olsa, yeri hiç sırıtmazdı.

Bizde derse girdiğinde, konuşma yapmamıştı. Bunun yerine, bir tane kağıdı yuvarlayıp top haline getirmiş ve;

"This is a piece of paper!"

demiş, ardından birisine fırlatmıştı. Topu alan kişinin şaşkın bakışları altında;

"Repeat after me! This a piece of paper!"

diye tekrarlamıştı. Hafif de öfkeyle...

Tabii, bu adam ne diyor anlamamıştık. O sırada ilkokuldan yeni ayrılmış, kocaman kampüsü olan bir kolejde, şaşkın ördek yavruları gibiyiz. Daha okulun ilk haftası ve bir tane manyak, sınıfa girmiş, tek kelime Türkçe konuşmuyor, bize kağıt fırlatıyor ve bir şeyler söylüyordu.

Nizamettin Yıldırım'ın tekrar tekrar aynı cümleyi tekrarlamasıyla, çocuk sonunda tekrar edeceğini anlıyor ve tekrarlıyor. Ardından kağıdı başkasına atmasını işaret ediyor hoca. Top fırlatılıyor ve aynı cümle tekrar ediliyor. Bu şekilde top belki sınıftaki herkesi rastgele geziyor. Ancak, cümle ne demek, hiç bir fikrimiz yok.

Bizde böyle başladı eğitim. Ve sene sonuna kadar, çok sinirlendiği bir ana kadar tek kelime Türkçe konuşmadı Nizamettin Yıldırım. Hatta, o raddeye gelmişti ki, biz bu adamın Türkçe bilmediğini düşünmeye de başlamıştık. Çünkü, ders dışında da İngilizce konuşuyordu. Ağzından tek kelime Türkçe çıkmıyordu. Bir öğrenci hakikaten sinirlendirene kadar da bu böyle devam etmişti ki, bir gün çatır çatır bize Türkçe bağırdığını da duyduk. Ancak tekrarı olmadı.

Nizamettin Yıldırım, öğrencisiyle tek kelime Türkçe konuşmadan, İngilizce öğretebilen bir adamdı. Müthiş bir öğretmendi.

Amatör telsizcilik lisansı vardı ve İngilizce pratik yapabilmek için evine kurduğu telsiz sistemle tüm Dünya ile konuşuyordu. Tabii o dönem internet yok ya da emekleme dönemleri.

Nizamettin Hoca'nın arabası da ünlüydü. Aracına da özel bir radyo sistemi kurdurmuş, İngiliz radyolarını dinliyordu. Aracında çay/kahve makinası da vardı. 1 saatlik öğlen aralarında aracına gider, yemeğini orada yer ve İngilizce yayınları dinlerdi. Bu derece işine ve İngilizce'ye aşık bir adamdı.

Nizamettin Yıldırım, bu efsane dönemlerini bize tecrübe ettirirken, oldukça genç de bir adamdı. Yaşlı bir hoca akla gelmesin. Zeki de bir herifti. Türkiye'de her okulda efsane olabilirdi.

Bu kadar donanımlı ve enteresan bir adamın, 1999 yılında, 44 yaşında trafik kazası geçirmesi ve hayatını kaybetmesi, oldukça trajik bir olaydır. Sanıyorum eşi ve çocukları da bu kazada ölmüştü.

İlginçtir, o dönem Nizamettin Yıldırım hakkında okulda ne bir köşe açıldı, ne de bir bilgilendirilme yapıldı. (Ya da biz duymadık o sıra. Çünkü, tam kafayı yediğimiz sene, üniversite hazırlık.) Ciddi bir vefasızlık yaşandı. Olacak iş mi diyeceksiniz ama, Samsun Anadolu Lisesi'nin toprağına gömülmeyi hakedecek kadar okulun bir parçasıydı. En azından, kendisi için bir köşe, bir anıtı hakediyordu. Hiç bir şey yapılmadı.

Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın.